20.yy’da “eve iş getirmemek” takdire şayan bir davranıştı. 21. yy’da ise “iş eve geldi”, evden çalışmanın cazibesi çalışanları da şirketleri de sarıp sarmaladı. Bu yazı “işini özel hayatına sokmak için can atanlara”..

Tuzunuz kuru değilse, hiç sermayeniz yoksa “cesaretiniz de olsa” kendi işinizi yapmanız zordur. Ailenizden ya da çevrenizden bir “melek yatırımcı” da bulamazsanız iş başa düşer.

Birkaç yıl önce kendi işini kurmak isteyen bir arkadaşım pek çok kişinin yaptığı şeyi yaptı ve “Evini ofis, ofisini ev haline soktu”. 4 odalı, 2 banyolu, 2 balkonlu büyükçe bir yer tuttu. İkinci büyük odayı kendine ayırdı. Yatağını, koltuklarını, gardırobunu, ayakkabılarını vb ne varsa o odaya tıktı. Kalan odaları ofis olarak kullanmaya başladı.

Ofiste yaklaşık 10 kişi çalışıyordu. İşleri iyi gitti. Birinci yılın sonunda borçlarını ödemiş, müşteri ve eleman sayısını arttırmıştı. Görüntüde mutlu olması gerekirdi ama arkadaşım psikiyatra gitmeye başlamıştı. Evinde ofisini, ofisinde evini yaşamak ruh sağlığını bozmuştu. İşten hiç kopamıyordu, kendine zaman ayıramıyordu, 24 saatini işiyle geçmeye başlamıştı. Özel hayatı da bu durumdan etkilemişti. Erkek arkadaşından ayrıldı, yeni bir ilişkiye de cesaret edemiyordu.

Yaşadığı derin depresyondan sıyrılabilmek için hap içmeye başladı. Hap uyku getiriyordu ama o müşterilerine ve çalışanlarına karşı dimdik ayakta durmalı, güçlü görünmeliydi. Depresyonu daha da derinleşti. İkinci yılın sonunda evi ile işini ayırdı. Öyle ki, aradaki mesafe 10 kilometreydi. “Evden çıkıp işe gitme ihtiyacını” karşılamak için “işine uzak” bir ev tutmuştu.

 

Kaotik kentlerin can simidi

21.yüzyılın “in”lerinden “evden çalışma”, “homeofis çalışma” çok tartışılıyor. İstanbul gibi kaotik, bir yerden bir yere gitmenin çoğu zaman işkence olduğu kentler için cazip bir yöntem gibi görünüyor. Zaman kaybı yok, yol masrafı yok, işverenin sabit maliyetlerinde anlamlı düşme var, evden çalışmanın cazibesine kapılıp daha düşük maaşa razı olma var, “evime-çocuğuma daha fazla zaman ayırırım” umudu ve isteği var.

İşin yasal ya da kurumsal tarafından çok “insan” tarafı beni ilgilendiriyor. “Evden çalışırsam sigortam ne olur, fazla mesai alır mıyım, evde kullandığım elektriğin parasını patron öder mi” sorularının yanıtı bende değil. 100 çalışanından 50’si evden çalışmaya başladıktan sonra karını yüzde 50 arttıran şirketin başarı öyküsü de kapsam dışında.

Derdim “Bu kararı veren ya da bu karara zorlanan insanların hal-i pür meali”…

 

İşini “en özeline” sokmadan önce…

Evimiz mahremimiz, sığınağımız, bize ait bir yer. Eşimizle, sevgilimizle, (varsa) çocuklarımızla “en özelimizi” yaşadığımız kalemiz. İşi eve soktuğumuz anda işimizle evimiz arasındaki duvarlar yıkılacak. Duş alırken telefon çalacak, yemek yaparken e-maillere de yanıt vermemiz, büyük bir müşteriyle anlaşmayı bağlarken bebeğimizin altını değiştirmemiz gerekecek. Eşimiz bize romantik bir yemek ayarladığında biz hala “gözümüzün önünde durduğu için yapmaya devam etmemiz gereken işleri” düşünüyor olacağız.

Bazen müşterileriniz “ofisinizi” görmek isteyecek. Diyelim ki evde belirli bir alanı ofis yaptınız ama orası hala “özel hayatınızı” yaşadığınız yer. Komşunuz sorgusuz sualsiz kahve içmeye, apartman görevlisi çöp istemeye kalkacak. Komşunuz karı-koca yeni bir kavgaya başlayıp, üst kattaki komşunuzun yeni doğan bebeği gün boyu ağlayacak.

Bir firma evden çalışıp görüntülü tele konferans yapanlar için özel kostümler tasarlamıştı. Altınızda pijama varken, üstünüzde tayyör / takım elbise görüntüsü veren bir giysi üretmişlerdi. “Minareyi çalan kılıfını hazırlar” diyebilirsiniz, ya da “Her arz kendi talebini yaratır” kanunu aklınıza gelebilir. Evden çalışma konseptinin yeni sektörler yarattığı kesin. Ben evden çalışmanın özellikle iki sektörü besleyeceğini düşünüyorum: Koçluk ve ruh sağlığı!

Eve iş getirme dönemi geldi ve uzun süreceğe benziyor. Başta bu kararı veren kişilerin ve mevzuyu karlılık açısından değerlendiren şirketlerin üzerinde uzun uzun düşünmesi gereken bir karar bu. Hem bireyin hem de toplumun ruh sağlığı açısından değerlendirilmesi gerekiyor. Şu sorunun yanıtını vermek lazım: Özel hayatının mahremiyetini iş hayatına açan insan mutlu olabilir mi?